6 Aralık 2013 Cuma

Askıda Kahve...

Napoli de küçük bi kafedeyim. 
2 müşteri geldi.
"5 kahve 2si bizim için diğeri askı da"
5 kahve ödeyip 2 tane aldılar.
Askı da kahve nedir diye sordum.
Garson bekleyin ve görün dedi.
Başka müşteriler geldi. 2 kız kendi içtiklerinin parasını ödeyip gittiler.
Bir süre sonra 3 avukat geldi. 7 kahve dedi 3ünü içtiler ve 7 kahve parası ödediler.
Biz konuşmaya devam ederken bir süre sonra fakir bir adam içeri girdi. 
Nazik bir ses tonuyla, hiç askı da kahveniz var mı ? diye soru. 
Napoli de insanlar bu şekilde birbirlerine görmeden kahve ve hatta yemek ısmarlıyorlar...



1 Kasım 2013 Cuma

Son Dem!

Aradan geçen 6 yılın ardından, biraz boşvermişlik, biraz kayıtsızlık, biraz da umursamazlık belki. Yağmur altında yürüyorum da sanki ıslanmıyorum... Etrafım oldukça kalabalık ama ben istediğim kişileri görüyorum... Ayazda gezsem de, soğuğu hissetmiyorum...  Bazen özlüyorum, ama neyi, kimi, niçin bilmiyorum... Güveniyormuş gibi görünsemde her defasın da sözleri tın.... bölgeme yazıyorum. Kalbimin anahtarını kaybetmişim ama ben arama gereği bile duymuyorum... İçimde açan küçük çiçek yaralarımı her gün koparıp atıyorum! Kanayan yaralarımın kabuk bağlamasına izin vermiyorum! 
Unutmadım!
Unutmak istemiyorum....
Çünkü anılarım, benim yaşama teminatım... 



17 Ağustos 2013 Cumartesi

Adın üç kere geçti saçma sapan bir filmde. Yalnız olsam ağlardım ama annem bakıyordu.Otoban dolusu gürültüyü sıkıştırıp beynime ”anne” dedim ”hadi çay koy da içelim... 


Gidelim bir dağın yamacına, bir göl kenarına. Sessiz ve sakin tüm şeyler birleşsin bugünümüzde...







29 Temmuz 2013 Pazartesi

Gösterişli bir duvara öfkeni yazmak gibidir hayat...


Hüzünlü bi virgül gibisin diyorlar  görenler. Yalnızlığa mecbur oluşumdandır diyemiyorum onlara. İçten içe; ne yana dönsem kendime ait değilim diyorum, seyretilmiş anılara rest çekiyorum arada, arada bükeyler çiziyorum ayaklarıma, sarı sayfalara öksüz bi aşkın namelerini diziyorum, özümden kovuluyorum, tanrıların azarlar gibi beni eğişini ya da diğer bi tabirle terkedilmiş bi çocuk gibi yapışmak istiyorum birinin eteklerine...
Ninnilerle başladığımız hayata, ağıtlarla veda etmek nasıl bi şeydir bilir misiniz? Ve nasıl büyür yokluğu göğsünde.. Parantez açıyorum hayata (sırf gözlerini bir kez daha görmek için), ve kapatıyorum parantezi, ve tekrar açıyorum... Son cümlem oluyor "kimsenin beni beklemediği o yerde kalakalmak, ne ağır işkence" diyorum..
Kendimle konuşuyorum ve hatta kızıyorum... "Bazı şeyleri unutmak bi meziyettir" diyorum. Acılar ayrılıklar hepsi bizim için deyip suskunluğa bürünüyorum...
Susmak almak gibiymiş bi hançeri kalbine boydan boya, kaybedilen zamanlara, hatırlanmayan bi isyan gibi gereksizmiş. Mümkünmüş tarihte kaybolmak aslında, ellerim gibi, kokum gibi...
Akıp gitmekmiş bi boşluktan bomboş başka bi boşluğa...
İşte bu yüzdendir yalnızlığım... Benim dilimde garip bi yol şarkısı varken, kimseyi hayatıma dahil edemeyişim bu yüzdendir...
Özlerim, ama susarım... Hani demiştimya acılar bizim için diye, bunu bilir susarım. Terkedilmek korkusu da cabası der içimden bir kez daha susarım...
Sen hiç hasta yatağında terkedildin mi?
Sonra her yanındayım diyene güvenmek istedin mi?
Güvenmeye çalışıp yeniden hayal kırıklığına uğradın mı?
Şimdi sadece uzaklaşıp, gülümsüyorum...
Yalnızlığı bu yüzden seviyorum, Çünkü o beni hiç terketmedi!
İşte bu yüzden, sorma bana neden diye...
Tek  korkum; mutlu olmakla mutsuz olmak arasında bi yerde sıkışıp kalmak...

13 Temmuz 2013 Cumartesi


Ardına dönüp bakmadan, gitmeyi bilmeli belki de...




Bilindik bi yalnızlığın son caddesindeyim şu sıra, son kez okşadığım sardunyalara veda edip gidesim var buralardan. Artık devrik bir hükümdür gözlerim, ne yana dönsem Ankara, ve ne yana dönsem batık bir ben!

Şimdi tüm gölgelerden siliyorum adımlarımı tek bir iz dahi kalmasın diye...
Gitmeliyim diyorum, münteşir bi zamanın aralığına karışıp gitmeli. Biraz sahil kumu, belki biraz dağ tortusu bulaşmalı ayağıma.

Gitmeliyim...

Kim tutuyor dizlerimi, kim? Hangi aşkın koru saçılmış etrafıma da, ayaklarıma dolanıyor. Bilmiyorum...
Sadece bilmiyorum demek istiyorum bazen. 

Ben bilmiyorum derken, beni anlamanı istiyorum belki de.. Bilmiyorum öyle bişey işte...

Dedim ya,  sefil bi ev gibi kendime tütüyorum, yüzümü çalıyorum aynalardan, bakışlarımı siliyorum boşluklardan. 
Biraz sen, biraz sessizlik ve çokca tütün...
Sonrasımı, uzak bi dalış, soğumuş bi kahve, ve biraz iç titremesiyle, gitmenin verdiği o üşüme hissi...

Bak işte,ben gittim,  ve yine yokluğuma çalacak saat... Bil ki bu son olmayacak. 
Susucam, susucaksın... Ve biz sessizliği dinlemeye devam edicez, hiç bakışımda boğulmamış gibi...





22 Mart 2013 Cuma

Okuyun siz karar verin... 
Toplantıya gideceğim. Baktım geç kalma ihtimalim var, bindim bir taksiye, muhabbetçi bir arkadaş. O anlatıyor ben dinliyorum. Tam işyerinin önüne geldik. Ankara’da Bakanlıklar. Diyelim ki, taksi parası 9.75 TL tuttu, ben 10 TL uzattım. Hani hepimizin yaşadığı sahne vardır ya! taksici üstünü arıyormuş gibi yapar, siz de para üstünü alabilmek için bir ayak dışarda, inmemek için debelenirsiniz. Tam o sahne olacak. Şoför, para üstü varmı diye aranmaya başladı.


“Üstü kalsın kardeşim” dedim.

Döndü bana doğru

“Vaktin varmı ağabey?” dedi.

“Evet” dedim (tek ayağım hala dışarda)

Dörtlülere bastı,trafik dört şerit akıyor, indi araçtan. Önde bir büfe var. Gitti oraya, bir şeyler konuşup geldi. Bana 25 Krş uzattı. Belli ki para bozdurmuş.

“Birader” dedim, “9.75 değil, 10.50 yazssa istermiydin 50 krş.benden?”

-Ne alacağım ağabey 50 krş.u

-Peki niye gittin 25 krş.için o kadar uğraştın, üstü kalsın demiştim.

Döndü bana, attı kolunu arkaya :

-Vaktin varmı ağabey

-Var

-Çek kapıyı o zaman

Muhabbetçi bir taksici ile karşı karşıyayız.

5 dk.konuştuk. İngiltere’de profösüründen, bilmem kiminden eğitimler aldım. O taksicinin 5 dk.da öğrettiklerini, ingiliz hocalar haftalarca verdikleri derslerde öğretemediler.

Ağabey biz Keçiören’de 5 kardeşiz. Babam rençberdi benim, günlük yevmiyeye giderdi; artık inşaat falan bulursa çalışır gelir, o gün iş bulamamışsa, biz eve gelişinden,yüzünden anlardık. Durumumuz hiç iyi olmadı. Akşam yer sofrasında yemek yerdik. Yemek bitince babam bize”Durun kalkmayın” derdi.Önce dua ederdik sonra babam bize sofrada konuşma yapardı.

“Aha” dedim, “Bizim meslek”, seminerci.

- Ne anlatırdı baban

- Hayattta nasıl başarılı olunur?

O gün inşaata çağırmazlarsa eve para getiremiyor, sonra çocuklara hayatta başarı teknikleri anlatıyor.

-Babam işe gidince büyük ağabeyimiz onu taklit ederdi, delik bir çorapla pantalonun ceplerini çıkarır, dört kardeşi karşısına alıp “Dürüst olun, evinize haram lokma sokmayın” diye anlatırken, biz de gülerdik. Annem kızardı, “Babanızla alay etmeyin.O, hem dürüst hem de çalışkandır” derdi. Yan evde iki kardeş var, onların babası zengin. Babaları birahane işletiyor, ama adamda her numara vardı,kumar falan oynatırdı. Bizim yeni hiç bir şeyimiz olmadı,hep o ikisinin eskilerini kullandık.O amca mahalleden geçerken biz 5 kardeş ayağa kalkardık çünkü bize bahşiş verirdi.Babam eve gelince ayağa kalkmazdık. Çünkü hediye, para falan hak getire. Ağabey biz babamı kaybettik. Altı ay içinde yandaki baba da öldü, yandaki baba iki çocuğa 5 katlı bir apartıman, işleyen birahane, dövizler ve araziler bıraktı. Bizim baba ne bıraktıbiliyormusunuz?

-Ne bıraktı?

-Bakkal veresiyesi ve konuşmalarını bıraktı : “Evladım işinizi dürüst yapın, hakkınız olmayan parayı almayın…”falan filan. Ağabey aradan 15 yıl geçti, diğer 2 kardeş cezaevindeler, ne ev kaldı ne birahane. Ailesi dağıldı.

Biz 5 kardeş, beşimizin Keçiören de taksi durağında birer taksisi var hepimizin birer ailesi, çoluk çocuğu, hepimizin birer dairesi var. Geçenlerde büyük ağabeyimiz bizi topladı ve dedi ki :

“Asıl mirası bizim baba bırakmış.”

Hepimiz ağladık. 5 kardeş taksiciliğe başladığımızdan beri,taksimetrenin yazmadığı 10 krş.u evimize sokmadık. Her şeyimiz var Allah’a şükür.

Çok duygulandım, veda ettim, tam ineceğim:

-Dur ağabey,asıl bomba şimdi.

-Nedir bomban?

-Nerede oturuyoruz biliyormusun? O iki kardeşin oturduğu 5 katlı apartmanı biz aldık. 5 kardeş orada oturuyoruz.

Evladınıza ne araba bırakırsınız, ne ev, ne de başka bir miras. Evlada sadece değer kavramları bırakırsınız. Bakın iki baba da evlatlarına değer kavramları bırakmışlar.


Ahmet Şerif İzgören

2 Mart 2013 Cumartesi

               01.03.2013                                                                                            02:35
Bazı insanlar vardır, sizden kilometrelerce uzakta olsalar bile, hem en mutlu anınız da hem de en zor anınız da yanı başınızda hissettirirler. Ben onlara binlerce kez teşekkür etsem azdır. Sıkıca sarılsam olur belki :))
Geçirdiğim zor günlerimin 4. günündeyim ve onlar 24. günde olsa hep yanımda olacaklarına eminim... Sizi çok seviyorum "iyi ki varsınız" ve "iyi ki yanımdasınız"...

@Optumm; Aylar önce annemin ameliyatında en berbat günlerimde her şekilde destek oldun bana, asla unutmadım. Şimdi ben boktan günler geçiriyorum ve o yine benim yanımda. Desteğini ve o güzel sözlerini beni sakinleştiren sözlerini ve seni asla unutmicam. "iyi günün de var lakin kötü günlerinde her daim yanında olan öyle bir değer" Seni çok seviyorum Azeri güzelim benimm :)) "bu dediğim sürpriz değil, yakında ;))"

@Semtrolog; Öyle şirin, öyle içten, öyle sıcacık cümleleri var ki huzur bulmamak imkansız, "iyisin bak demi doğruyu söyle" derken, alıp ısırasım gelen, küçük bi bebek gibi sarıp sarmalamak istediğim, her sözüyle gülümsememe huzur bulmama neden olan insan, sonsuz teşekkürler sana. Gülüşlerimin sahibi,gamzelerini yerim kii, sıpann seni çok seviyoo :))

@Brtbgy; Ben hep derim ki "bazı insanlar nefes alış verişi gibi, yaşadığınızı hissettirir." Onlardan biri işte, 7/24 konuşsak sıkılmayız.Kavgalarımız bile tatlı çocuk gibi görseniz ölürsünüz gülmekten :)) " Sen şu an ordasın ama hep aklımdasın" deyip her an yanımda hissettiren, sözleriyle gülümsetip geçicek bu da diye destek olan güzel insan, sonsuz teşekkürler sana. Şapşal suratlım benim, uzak da olsan hep hayatımda ol ve olacaksın :))

@Bisikonuscamdur; Bazen seni nasıl seveceğimi şaşırıyorum, kısacık sürede bu kadar mı insan sever diyorum, ama seviyormuş işte, kardeşlerin en tatlısı en vefalısı hep bu günlerde ki gibi yanımda ol emi o güzel sözlerini gülümsetmelerini eksik etme üstümden. Çok seviliyosun sol tarafımdan ;) "seni çok seviyorum<3" diye defalarca üstüste attığın o mesajları da seni de yeyip bitircem bi gün :)) Neyse sevgilimm aşkımızı kıskanıyolar sonra daha fazla senden bahsetmicem kendime saklıcam :D 

Daha fazla uzatamıcam ellerim acıyo üzgünüm, hemşire de ters ters bakıyo kapat artık der gibi, şimdilik bunu yazmayı borç bildim dahası iyi olup eve dönünce gelicek :))

Sizi çok seviyorum bitanelerim benimm "İYİ Kİ VARSINIZ"...

4 Ocak 2013 Cuma

Ne zaman geçer bu flu!
Dün gece uzun uzun düşündüm, bi yolunu buldum mu? Hayır.
Aslına bakarsan blog değişmek istiyorum. Uzunca geçen bi sürenin ardından güven hissini yeniden yaşamak istiyorum. Ama bazen o kadar aptal olabiliyorum ki mutluyken o mutluluğu elimin tersiyle bi kenara atıp güvensiz bi aptal olmaya devam ediyorum.
Şans vermek istiyorum, bi kendime bakıyorum bide karşımdakine, yazık diyorum. Benim gibi birini hak etmiyor! Kim karşısındakinin güvensiz bi sorunlu olmasını ister ki. Açık konuşayım ben istemem şahsen. Ama bekliyorum bişeyler düzelir yoluna girer herşey, güzel olur umudu da yeşermeye yüz tutacakken bi anda sinirlerime yeniliyorum.
Kontrolsüzüm, kabul ediyorum, ama bi süre sonra da pamuk gibi yumuşacık olup unutmayı başarıyorum, affediyorum, ama sevdiğimden, ama sinirimin geçmesinden, bunu bilmiyorum.
Ama bişeylerin kırılıp döküldüğü gerçeğini değiştirmiyor benim yumuşamış olmam.

Neyse blog, aslında demem o ki. Birinin gelip beni bu hislerden kurtarmasını belkiyorum çaresizce... Kim bilir belki o'dur! Bilmiyorum...

Keşifleyin; http://www.youtube.com/watch?v=YIHMPc6ZCuI