19 Kasım 2012 Pazartesi


"Gitme" diyemem ki ben, diyemem işte...

Bazı anlar vardır, küçük bi çocuğun, yarı yıl tatili sevinci gibi gelip geçicidir! Bi anda sevinci sizi sarıp sarmalar ve o gün geldiğinde tamamen yok olur... Sen böyle sevdin, ben ona bile razı geldim...
Hep bir beyaza düşme telaşıydı sözlerin, aslında siyahına işleyen. Şimdi son sözlerini sıva yap, kalbinin o kalın duvarlarına, ki daha ulaşılmaz daha erişilmez olsun diye...

Koca bir "hiç" diyebiliyorum, ardından korkak bakışlarını alıp ceplerimde saklayarak... Unutmanın en iyi yolu uzak kalmaktan ziyade, nefrete sarılmakmış be şair. Şimdi bana aslında nefretin aşktan doğduğunu söyleme, zira artık bu sözleri görmezden geliyorum. Artık tanıdık değil bana hiç bir yüz!
 Bir gidişin bir bitişin yaşanacağı anları hissettiğimde, "gitme" diyemiyorum. Gideceğini biliyorum, bataklıktaysan eğer, çırpınıp çıkmaya çalışmak yerine, en derinlere kendini bırakıp tamamen kaybolmak daha mantıklı gelir ya, işte öyleyim...

Oysa seveceğimiz kırmızılar ve siyahlar vardı, her dilde aynıydı yankısı, ya da "meleğim" tümcesinin... Sonuçta çıkıyordu işte bedenimden soluğun, ve avuç içlerinden bir buse daha...
Seni senden alır gibi, beni benden çıkarır gibi... İçimiz hep boşluk, dışımız hiç kaos...

Son sözüm olmadı hiç, hep satır aralarında kalmışlığım var benim... Son demenin o ağır kokusu ellerimdeyken, gidecek olmanın telaşıyla siliyorum artık avuçlarımı. Oysa nasıl da sarılmak geliyor içimden...

Artık gözlerimi kapatıyorum, o son damla intihar etsin diye...

Vazgeçtim...  http://fizy.com/#s/1aj2h7

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder