25 Haziran 2012 Pazartesi


Sen Unutulacak Adam mısın?

Şehirler geçsen ayakların parçalanırcasına, kuzeyden doğuya, doğudan batıya alsan biletlerini. Binmeyeceğin otobüslere baksan, yürüsen kendi havlince, sonunda benim yollarıma düşsen, adım adım beni arşınlasan!

Bilir misin sevgili, "Ölüm gibidir sensizliğin sessizliği" Beni en çok sessizliğinle vurdun sen. Gece tenime en çok da ciğerlerime, nasıl da yanıyor insan ve nasıl da sönmüyor gecelerce.

Ağzımı araladağım her an tükürmek geliyor ayrılıkların yüzüne ve sonra canı cehenneme diyorum, sessizliğin kulaklarını tırmalayan o iğrenç sesine!
Sen! Sen unutulacak Adam mısın sevgili? Gözlerin her akla düştüğünde beni yakmak için çağırıyor. Ateş'e ateş katmak akıl işi mi?
Küllerimi savuruyorum avuçlarımdan, her savrulan külümde avuçiçlerim yanıyor. Öptüğün avuçlarımda ki yangınlar sönmesin istiyorum. Alsalar diyorum özgürlüğümü köleleğimin karşılığında! Yoksun ya, ordan oraya savrulsam, gözlerine vurulmuşluğum kadar vurulsam. Bir damla su versene ey sevgili, çatlamış topraklarıma!

Hayatın kayıp giderken stabilize yollarda, bensizliği inkar ettiğin her an yan sevgili. Bir masalın var mı Adam? Kadının adı var mı? Diline bıraktığım her dudak izim de lal oluşunla hatırlayacaksın beni. Şimdi piç zamanların yarım kalan dizesi gibi nefesim! Gitmeli miyim, kalmalı mıyım ey sevgili. Ya gel beni yine benden al. Ya da savrul ordan oraya...

Adını bilmediğim bir şehrin dili sararken benliğimi, sanırım aşık olmayı yeniden öğrenmeliyim...



1 yorum: