16 Mayıs 2012 Çarşamba


Çalmayın Artık Kapılarımı!


Her kadının kısa saçı, makas uçlarında uzuyor akılları! Ve artık sabun kokmuyor sandıkları. Aklıma saçmalıklardan bir demet takılıyor, sanki su damlıyor bir yerlerden.Parfüm kokusu alıyorum, henüz sönmüş bir mumun olmalı! Parmaklarım tuhaf bir gel git oyununda, biraz sessiz biraz yankılı...
Ne zaman yağmur yağsa, sırılsıklam olurum da, içim buz, dışım ateş, titrerim yokluğunda.
Bazen çocuklar görüyorum, cesedimi yol yapıyorlar, saçlarımı tarıyorlar sonra beni unutup bir köşede bırakıyorlar! Bozuk paralardan düşler satın alıp, kapılarımı kapatıyorum..Çalmayın kapılarımı! Ben kimse/sizim, belkide sadece sizden biriyim...
Sonra kaldır da kafanı bak cehenneme diyorum kendime, üşüyen etini çek kemiklerine, kimseler bilmesin, hissetmesin korkunu diye... Beni yaralayan çocukların suçu yoktu diyorum, en az benim kadar! Ne sıcakmış ellerim tıpkı sarıya bakan hüzün kadar. Kimi zaman ateş kimi zaman buz.Ve tıpkı sarhoş bir adam kadar akılsız...
Korkularıma elbise biçiyorum artık, inadına kıpırdamıyorum. Belki üzüm gibi şarap olmak için doğarım diye... Ve yine diyorum ki kısacık artık her kadının saçı! evinde ar, yatağında har oluyordu kimi kadınlar. Yine de saklıyorlar işte bir avuç çarşafa ucube taraflarını! 
Sana aşk getirmiştim oysa ki, solumda sakat doğmuş bir aşk! Sana ben getirmiştim bir benden ayrışan! Bir sen içimde kal demiştim, bir tek sen kal...

1 yorum:

  1. kelamları bir bir yutup, mürekkebe batırmak tadında..
    yüreğinize sağlık.

    YanıtlaSil