16 Mayıs 2012 Çarşamba


Çalsın Çanlar ! Vakit gelmiştir...


Demir bir kapı gibi son kez gıcırdayıp susuyorum kendime. Ellerimi saklıyorum yüreğimi ve gözlerimi. Gücüm yetse gölgemide saklamak isterdim. Çünkü sen bilemedin içimi, bilseydin içimi için sızlardı içsizlikten!
Hiç bir köşemi kaybetmedim ben! Adını yazdığım günden beri baki kalmıştı zaman.Artık ne beklenir gelişin, nede gidişine hasret çekerim. Öyle kendi havlince akarım ırmağımdan. Sinsice yok oldun avuçlarımdan, ki son kez, bir nefes çalamadan dudaklarından...
Ne vakit yüzün gelse aklıma, bir bulut geçer gözlerimin önünden.Hüzünleri kapar da geçer, tufana döner de geçer... Yokluğu  aşikar olanın masalı olmaz! Sen dese dudaklarım fırtınalar durulmaz. Ki yine senli bir cümle kalır avuçlarımda, akar gidersin kimsesiz sokakların sırsız koynuna. Akıtırsın kanımı da gidersin kendi suyuna...
Babam da böyleydi! Her an kopacakmış gibi yürürdü dalından...
Giydiğin ceketin son düğmesi gibi, düşüyorum kopuk ve de herzaman ki gibi itaatkar!
Oysa benim gözlerimmiş dünya ya güzel bakan! Bir nefesim yetecekti seni çoğaltmaya, sicim gibi bir yağmur başlayacaktı sonra, belki güzel bir söz belki bir şiir daha... siyah noktalar da...
Ayrılığın, idama öykünen boynumla gidiyorum şimdilerde.Eski bir alışkanlıktır ölüme düşmek! Ben gittim, arama aynalarda aksimi. Birazdan kırılacak gibi bakışım çünkü nereye koysam elimi yabancı! Nereye gitsem nasıl kalsam yalnız...
Hazan mevsimi vurmuştu seni, ondan dı bana "kal hayatımda, saygı duy isteğime, gitme " deyişin... Oysa küçük bir esinti rüzgarında ince bir sızı benliğimde...
Dayadım alnımı yokluğuna! bir feryat ve bir feryat daha...
Kırılgan satırlarım bir deli boran ve illa bir cellat sıcaklığında sırnaşan yokluk... Benim de ahım kalır toprağa. Kendini yok eden bir kent gibi serperim külümü sen kalırsın bir zaman...
Ey "aşk" minyatür bir kalbi sığdıramadın ya içine, o zaman sus ömür boyu benim sesime....
Her iç göründüğü kadar,iç olmuyormuş. Öğrendim...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder