25 Mayıs 2012 Cuma




Silik Bir Aşkın, Son Deminde!

Sevdiğim! Sözde bitimsiz masmavi bir denizdi sevgin... Tüm kelimelerinin kifayetsiz kaldığı bir göz ve silik bir söz vardı avuçlarında. Öptüm... Derin derin içime çektim kokunu, avuçlarında, dilimle inşa ettiğim ayrılık, sanrısal bir  sağırlık gibiydi... Sustum...
 
Nasıl yakışıyorsa bıçak ekmeğe, işte öyle parçalanmak milyon kere. En derinlerime  gizleyerek adını, ürkek çocuklar doğuruyordum şafağa! Ve ben en yanlış bir kadın, bende kalmak bile bile, yüzümü çizmek gibi olur du su üstüne... Ve büyüsünü kaybeden bir aşkın son deminde. Buz gibi oluyorum yalnızlıkla, aynalarla avunuyorum, çekinmeden tanıyordum kendimi. 
 
Ya sen sevdiğim? Büyüsünü kaybettiğin aşkın yalnızlığına hapsolunca neler hissdiyosun.. ? Ne garip değilmi sevdiğim, ne güzel bir süpriz böyle hoşgeldin hayatıma derken, her güzel şey bitermiş  "aşk" nedensiz sevmekmiş diye yalnızlığın koynnda buluyoruz kendimizi... Artık anlamaya çalışmıyorum. Söz/de unuttuk diyorum bunun adına...
 
Nefesinle ırzına geçtiğin, kulak mememi bağışlıyorum sana. Firjit olduğum yalan! Ve hala hoşlanıyorum dokunuşlarından, ki hala içim dışım sen! Hala hiç özlemiyor ve hala hiç sevmiyorum seni!!! 
Sevdiğim! Hep ömrümle öldürdüğün sesime inat, yaralarımdan çaldım! Yok saydım! Sakat bi aşkı öz canımla çoğalttım. Ve mümkündü aslında aşka yakışan gözlerine yaralı ömrüm...
 
Gel diyordun. Çık gel! Sevişmek için değil, sevmek için huzuru... Gel diyordun, kalıyordum! Kalıyordum, solumdaki sakat aşka sığınıp. Ömrüme son bi resim çizip sapsarı akıtıyordum yalnızlığı yatağımdan, sapsarı dökülüyordum yastığıma hazan kokuyordu her bir yanım. Ama yok tu ki bu oyunu bozan!
 
Şimdilerde izlerimi kaybeden yitik zaman, gülümsüyorlar bana aynadan! Islak bir yalnızlık, penceresiz karanlık ve tutanaksız bir bahar oluyordu dört bi yanım. Ne demiştim sevdiğim?
 
İmkansız olmuşuz hayattayken üstelik...

1 yorum: